30 Eylül 2009 Çarşamba

AHMET RASİM-ŞEHİR MEKTUPLARI

Ahmet Rasim'in yıllar önce okuduğum Şehir Mektupları kitabını bir kere daha okumaya başladım. O zamandan bu yana hem ben değişmişim hem de edebiyata bakış açım.

Ahmet Rasim iyi güzel laf ediyor da "boş şeyler" söylüyor. 100 yıl öncesinin İstanbul'u hakkında bize bilgiler vermiyor mu? Tabii ki veriyor. Güzel bir dil kullanmıyor mu? Gayet de güzel kullanıyor. Ancak yazdıkları fantazi daha çok fantezi . Bir vatandaş olarak herkesin mesleğine, bilgisine göre ülkesine karşı bir sosyal sorumluluğu var. Yazar yönüyle Ahmet Rasim, bence okuyucusunu bilinçlerndirme veya eğitme adına bir şey ortaya koymuyor. Muhakkak her şeyden bir ders çıkartılabilir. Ancak bu Ahmet Rasim de biraz zorlamayla olur.  Ya uzaktan gözlemliyor müdahale etmeksizin ya da bizzat tecrübe ediyor, sosyal fayda gözetmeksizin.  Tam bir ehl-i keyif. Çıkarmış olduğu derginin ismi bize oldukça fazla ipucu vermiyor mu? "Boşboğaz".

Ben onu dili güzel kullanmasından dolayı bir kez daha okuyorum.


Şehir Mektupları 5'te şöyle bir cümle var.

* Göz doktoru gözlerimi yıkadı. Temizledi. Asid-borikli su verdi. Nasıl kullanılacağını gösterdi. Gözlerimde ufak ufak yaralar olacağı ve iltihap bulunduğu için vapurdumanı gözlük kullanmamı tavsiye etti.

* İbrikdar kelimesi dikkatimi çekti: Eskiden sarayda büyük devlet adamlarının konaklarında su döken ve leğen ibrik işlerine bakan kimse.

Mektup 17
dil darbesi  : Halbuki bir dil darbesinin karşı tarafta yaratacağı tepki cinse, yani kalp ve sinir sağlamlığına ve arzuya göre değişir olduğundan olabilir ki...

Tontonlar: Kadıköy vapurunun adı

Mektup22:
Kısmette olanın kaşığında çıkar.

Pomada bıyıklı : Kalkık ucu sivri bıyık tipi.

Mektup 23:

Bakla kırı: Bir renk. Beyazı çoğalmış, beyazlamaya yüz tutmuş saç.

Mektup 26:

Yeraltında babam bıyığı: Pırasa

Yer altında kınalı çivi: Havuç

Yer üstünde babam başı: Lahana

Kapısını vurdum güm dedi; içeriye girdim bum dedi: Hamam

Masal masal matitas, kaynanamın başı tas, çukura düştü çıkamaz, pır pır eder uçamaz: Pire

Gidi gidiver, şu gidiyi tutuver, ne tatlıca eti var, tutulmaya niyeti var: Balık

Ben giderim, o gider; önümde tin tin eder: Sakal

Yer altında kazan kaynar: Karınca

Çat burada, çat kapı arasında: Süpürge

Ne yerdedir ne gökte cümle âlem içinde : Ayna

Sürdüm kustu, çektim küstü: Kahve

Bir küçük fıçıcık, içi dolu turşucuk : Limon


Mektup 27:

Kâfûrî Beyaz, az esmer, âdeta esmer



Mektup 31:

Kıkırdak Poğaçası: Kuyruğun eritilerek yağı alındıktan sonra kalan gevrek posasından yapılan poğaça

Mektup 31: 

Hakanca bakış

Mektup  37:

Birini mandepsiye getirmek: Argoda kandırmak


Yüz balıkları : Yunus, falyanos, orkinos, kılıç

Dip Balıkları: Poçita, altıparmak, torik, palamut, lakerda, trakonya, levrek, ispendik, kefal, ilarya, donos, polanerya, uskumru, koloridya, kolyoz, lipari, barbunya, tekir, izmarit, istrongilos, kancor, kıraca, istavrit, kahpe gümüş, kalkan, pisi, kırlangıç, gelincik, iskorpit, mezgit, kaya, dişli kaya, hurma kayası, kömürcü kayası, minekop, ispari, karagöz, saraos, çurçur, lapina, kikla, horozbina, zargana, mercan, zokita, çapari, mairya

Mektup 41:

Şemsiye şemsiye gelmek: Kadınların mücadelesi için kullanılır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder