"KALEMLE YAZMAK BEYNİ GELİŞTİRİYOR!!!
Teknolojik gelişme, bilgisayar sistemleri klavye kullanımı ve cep telefonlarından SMS’li yazışmanın yaygınlaşmasıyla kullanımı azalan kalemin, not tutmanın ötesinde bir işlevi olduğunu biliyor muydunuz?
Hâlbuki, ben ise şu an ne yapıyorum.Klavye ile yazıyorum. Aslında şimdi klavye ile yazıyorum. Yoksa sık sık kalemle de yazarım. Bundan sonra bu sayfada daha önce yazdığım ve yazacağım çoğunluk gelişigüzel yazıları buradan yayımlamaya başlayacağım.
---------------------------------------------------------------------------------
10.01.2010
Yazmak bir aşk olmalı. Nasıl seven insan aşığını her gün görmezse uyku uyuyamaz. Aklı hep aşığındadır. Yazar da öyle olmalı.
Bugün çok ama çok sıradan bir pazar günüydü benim için. Yine erkenden kalktım. Tez çalışmaya başladım. Kayınvalidemde dün akşam yemeği biraz fazla kaçırdığım için hiç kahvaltı edesim yoktu. Meryem rahatsız olduğu için onu arabayla ben bıraktım.
Geldim. Keyfi bir tez çalışma ortamına başladım. Gün boyu yavaş yavaş hep çalıştım. Dışarıda yağmur var. Televizyonda Türkiye kupasında Eskişehir- Fenerbahçe maçı var.
Meryem'in canı tatlı istediği için gittim. Daha doğrusu kendisi tatlı dedi. Ancak daha sonra tatlı bisküvi isterem dedi. Ben de gittim aldım. Şimdi çayla onları yiyoruz.
Fener Alex'in ayağından gol kaçırdı.
Bugün Beko All Star basketbol şöleni vardı. Türk yıldızlar karması ilk kez yabancıları yendi.
---------------------------------------------------------------------------------
11.01.2010
İki gündür kendimce tezime yoğun çalıştığım için sabah vücüdumda bir tembellik hissettim. Başımı sağa sola, yukarı aşağıya; kollarımı da üç yüz altmış derece daire çizecek şekilde hareket ettirdiğimde kemiklerden kütür kütür sesler geliyordu. Uzun süredir kullanılmayan, yağlanmamış, bakımı yapılmamış, metal bir aletin gıcırtıları gibi ses çıkarıyor, yerinden hareket etmekte zorlanıyordu.
Ben de hava yağmurlu olsa da yürüyüşe çıkmaya karar verdim. Göztepe parkında "1" tur attıktan sonra kepekli ekmek almak için Halk Ekmek büfesine gittim. Belki de en son 10 yıl önce Halk Ekmekten ekmek almıştım. Gazetedeki haberden sonra oradan ekmek alıp denemeye karar verdim. O kadar güzeldi ki , bundan sonra mümkün olduğunca Halk Ekmekten alacağız ekmeklerimizi.
Yolda yazıya dair düşünürken aklıma şu geldi. Eğer bir insan sürekli günlük yazıyorsa ancak hayatı tekdüzeyse belirli süre sonra bu insan aynı şeyleri yazacaktır. Çünkü aynı kısır döngü içinde dönüp duran bir insan ancak kendi hayal dünyası kadar düşünüyor demektir.
Bu kısır döngüden kurtulmanın yolu günlük hayatımızda değişiklikler yapmak, yazıyı besleyecek düşünce kaynaklarını güçlendirmek.
Hayatta değişiklikler yapmak nedir? Bunu düşünmedim. Bunu bir ara yazarız.
Bugün benim söylemek istediğim daha çok yazıyı beseyecek düşünce kaynaklarını güçlendirmek. Bunun içinde kişi yeni fikirlere yelken açmalı. Bunun da en güzel yolu okumak.
Okuma önemli. Peki nasıl okumalıyız? Okuduğumuz ne olursa olsun. Bu okuduklarımızı fikriyattan pratiğe dökmek, yani uygulamak.
Bunu yapamıyorsak en azından günlük olarak okuduklarımızın özetini yazabiliriz. Aklımızda kalanları. Hatta orada izim dikkatimizi çeken çok çarpıcı bir söz, cümle, şiir varsa bunlar aynen yazılabilir.
Ben de bu aralar daha çok derse dönük okuyabiliyorum. O da Reşat Nuri Güntekin'in Anadolu Notları kitabı. Bugün ilk 56 sayfasına bakarak Çarşamba günü yapacağım imthan için sorular hazırladım. O kitaptan bir aklımda kalanlardan bir iki şey bahsedeyim.
Birincisi, o dönem için Türkiye nüfusu 17 milyon olarak geçiyor.
İkincisi de gazete satışlarındaki düşüklüğün sebebi, gazete kalitesinden ziyade dağıtım ve pazarlama sahasında iş bilmezlerin yaptığı basit veya yanlış uygulamalar olduğudur.
---------------------------------------------------------------------------------
14.01.2010
Birkaç gündür yazamadım. Hem çok yoğundum hem de benim emektarı, ebedi yolculuğuna uğurladık. Emektardan kastım benim dizüstü bilgisayarım. Ne olacak bozuldu. Tam da sınav yapacağım günden önceki gün. Tamire hacet görmedim. Çünkü astarı yüzünden pahalıya mâl olacaktı. Hem bu insan değil ki son ana kadar makineye bağlı olarak yaşatmaya çalışsam ve Allah'tan ümit kesilmez deyip başında beklesem.
Sabah erkenden okula gittim. 8 feribotuyla Pendik'ten Yalova'ya geçtim. Geçen gün İş bankası Kadıköy-Göztepe şubesinin ATMsinde kredi kartımı unuttuğum ve daha sonra kapatılan kredi kartımıma verdiğim imza önceki imzam ile tutmadığı için İş Bankası/ Yalova şubesine uğramak zorunda kaldım.
Okula vardığımda 10 civarıydı. Bilgisayarımı açayım dedim. Ama açılmadı. Saat 17:30 a kadar bilgisayarımdaki yazılı sorularına ulaşıncaya kadar anamdan emmiğim süt burnumdan geldi.
Saat 20'ye kadar soruları düzenledim. O gece misafirhanede kaldım. Sabah erkenden okula geldim. O gün bütün gün sınav yaptık. Bugün de bilgisyarım geldi. Sabahtan beri hem ona alışmaya çalışıyorum hem de arada bir yazılı okudum.
Şimdi yorgunum. Daha fazla yazamayacağım.
----------------------------------------------------------------------------
15.01.2010 ARABAYI SATTIK.
Bugün aslında önemli bir gündü. Yazılacak çok şey var. Ancak tam da yatma vakti. Yatak beni çağırıyor. Uyumak istiyorum.
Sonunda arabanın satışını Umut Bey'e bir hafta gecikmeli olsa da yaptık. 12.850 TL'ye anlaştığımız parayı aldık. Bankaya yatırdık.
Meryem'in teyzesi Medical Park'ta belinden fıtık ameliyatı oldu.
Boğaziçi ile ilgili girişimlerde bulundum.
Yazılı kağıtlarının okumasını bitirdim. İki sınıf hariç notların hepsini programa da girdim. Şimdi yatacağım.