Ahmet Rasim'in yıllar önce okuduğum Şehir Mektupları kitabını bir kere daha okumaya başladım. O zamandan bu yana hem ben değişmişim hem de edebiyata bakış açım.
Ahmet Rasim iyi güzel laf ediyor da "boş şeyler" söylüyor. 100 yıl öncesinin İstanbul'u hakkında bize bilgiler vermiyor mu? Tabii ki veriyor. Güzel bir dil kullanmıyor mu? Gayet de güzel kullanıyor. Ancak yazdıkları fantazi daha çok fantezi . Bir vatandaş olarak herkesin mesleğine, bilgisine göre ülkesine karşı bir sosyal sorumluluğu var. Yazar yönüyle Ahmet Rasim, bence okuyucusunu bilinçlerndirme veya eğitme adına bir şey ortaya koymuyor. Muhakkak her şeyden bir ders çıkartılabilir. Ancak bu Ahmet Rasim de biraz zorlamayla olur. Ya uzaktan gözlemliyor müdahale etmeksizin ya da bizzat tecrübe ediyor, sosyal fayda gözetmeksizin. Tam bir ehl-i keyif. Çıkarmış olduğu derginin ismi bize oldukça fazla ipucu vermiyor mu? "Boşboğaz".
Ben onu dili güzel kullanmasından dolayı bir kez daha okuyorum.
Şehir Mektupları 5'te şöyle bir cümle var.
* Göz doktoru gözlerimi yıkadı. Temizledi. Asid-borikli su verdi. Nasıl kullanılacağını gösterdi. Gözlerimde ufak ufak yaralar olacağı ve iltihap bulunduğu için vapurdumanı gözlük kullanmamı tavsiye etti.
* İbrikdar kelimesi dikkatimi çekti: Eskiden sarayda büyük devlet adamlarının konaklarında su döken ve leğen ibrik işlerine bakan kimse.
Mektup 17
dil darbesi : Halbuki bir dil darbesinin karşı tarafta yaratacağı tepki cinse, yani kalp ve sinir sağlamlığına ve arzuya göre değişir olduğundan olabilir ki...
Tontonlar: Kadıköy vapurunun adı
Mektup22:
Kısmette olanın kaşığında çıkar.
Pomada bıyıklı : Kalkık ucu sivri bıyık tipi.
Mektup 23:
Bakla kırı: Bir renk. Beyazı çoğalmış, beyazlamaya yüz tutmuş saç.
Mektup 26:
Yeraltında babam bıyığı: Pırasa
Yer altında kınalı çivi: Havuç
Yer üstünde babam başı: Lahana
Kapısını vurdum güm dedi; içeriye girdim bum dedi: Hamam
Masal masal matitas, kaynanamın başı tas, çukura düştü çıkamaz, pır pır eder uçamaz: Pire
Gidi gidiver, şu gidiyi tutuver, ne tatlıca eti var, tutulmaya niyeti var: Balık
Ben giderim, o gider; önümde tin tin eder: Sakal
Yer altında kazan kaynar: Karınca
Çat burada, çat kapı arasında: Süpürge
Ne yerdedir ne gökte cümle âlem içinde : Ayna
Sürdüm kustu, çektim küstü: Kahve
Bir küçük fıçıcık, içi dolu turşucuk : Limon
Mektup 27:
Kâfûrî Beyaz, az esmer, âdeta esmer
Mektup 31:
Kıkırdak Poğaçası: Kuyruğun eritilerek yağı alındıktan sonra kalan gevrek posasından yapılan poğaça
Mektup 31:
Hakanca bakış
Mektup 37:
Birini mandepsiye getirmek: Argoda kandırmak
Yüz balıkları : Yunus, falyanos, orkinos, kılıç
Dip Balıkları: Poçita, altıparmak, torik, palamut, lakerda, trakonya, levrek, ispendik, kefal, ilarya, donos, polanerya, uskumru, koloridya, kolyoz, lipari, barbunya, tekir, izmarit, istrongilos, kancor, kıraca, istavrit, kahpe gümüş, kalkan, pisi, kırlangıç, gelincik, iskorpit, mezgit, kaya, dişli kaya, hurma kayası, kömürcü kayası, minekop, ispari, karagöz, saraos, çurçur, lapina, kikla, horozbina, zargana, mercan, zokita, çapari, mairya
Mektup 41:
Şemsiye şemsiye gelmek: Kadınların mücadelesi için kullanılır
30 Eylül 2009 Çarşamba
DUMANSIZ HAVA SAHASI İSTİYORUM
Dün Yalova'dan Yenikapı'ya gitmek için İDO iskelesinde yolcuların banklarda bekleyebileceği, bele kadar gelen demir parmaklıklarla çevrili üstü açık yerde bekliyordum.
Bulunduğu yerde sigara içmenin yasak olduğunu bilmeyen 50'yi biraz geçkince bir bayan sigaranın zehrini içine çekmeye başlamıştı bile. Yanındaki bankta oturan 20li yaşların ortalarında görünen ince V çizgili sakalı olan bir gencin kendisine sigara içmenin "galiba burada sigara içmek yasak!" diye hatırlatmasıyla
- Aa bu kadar da olur mu!
demesini hayretle işitdim. Hızını alamayan kadın:
Burada da mı yasak. Bu kadar da olur mu canım, diye devam etmesini daha bir hayretle dinledim.
_ La havle, Ya Sabır! çektim. Başka şeyler düşünmeye çalıştım.
**********
Yine aynı mekanda yaklaşık 5-10 dakika sonra bir kadının demir parmaklıkların ötesinde yani bizim kapı açıldıktan sonra İDOya gideceğimiz yolun üzerinde şaşkın şaşkın bakınarak ilerlediğini gören özel güvenlikçi:
- Hanımfendi, girişler öbür taraftan,
diye söylerken yüzü de "burada ne işiniz var" der gibiydi.
Kadın biraz hiddetle:
- Dördüncü kişisiniz. Bir doğru düzgün tarif eden çıkmadı, diye adama çıkıştı.
Güvenlik görevlisi elindeki telsizin hala elinde olup olmadığını kontrol etmek için olsa gerek telsizi biraz daha sıkı kavradı. Suratı kırmızıya döndü. Sonra telsiz dayanıklılık testinden bir daha geçti. Telsiz oldukça sağlammış. Her türlü çatırtıya çuturtuya rağmen olduğu gibi sapasağlam duruyordu. Güvenlikçi 2-3 snlik bu duygu fırtınasından sonra yüzü dinginleşti ve sakin bir ses tonuyla:
-Ben de mi yanlış tarif ettim, Hanımefendi, dedi.
- Kadın hemen geri döndü. Bir iki kelam etti. Ben işidemedim ne dediğini. Muhtemelen kendi de hatasını anlamış. Vaziyeti kurtarmaya çalışıyordu.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)