Dünyanın değişik yerlerinde ne hayatlar başlıyor ve bitiyor. Geçen gün Haiti'de deprem olmuş. Ben yoğunluktan ancak akşam öğrenebildim. İki yüz bine yakın insanın öldüğü söyleniyor.
Oraya kaç kişi olduğunu bilmediğim Türk ekibi de kurtarma çalışmaları için gitmiş. Orada başka kurtarma ekiblerinin çekildiği ya da bu enkazın altında artık yaşayan olamaz denilen yerlerde 5 kişiyi kurtardılar.
İşte o kişiler yüzünden "Yılmaz Türkler" lakabı Haitililer tarafından bizlere yakıştırıldı.
Devlet-i Ali zamanında binlerce aile bulundukları yerden ta Viyana kapılarına kadar gidip oralara yerleştiler. Anadolu sınırlarını genişlettiler. Onlar da geldi geçti. Bizlerde geleceğiz geçeceğiz.
Hayatını 1-2 kilometre karelik alanda yaşayan insanlar için üzülüyorum. Hayatı boyunca tanıdıkları insan sayısı belki de birkaç elin parmağını geçmiyor. Hele de kendilerini "günlük köle" haline getiriyorlarsa vay onların haline. Hayatları hep ân'ın hazzı üzerine kuruluysa vah ki ne vah.
Ben küçük yaşlarımdan beri hep gözümde dünyayı hayal etmişim. Zihnimde canlandırdığım hayat içinde dünya o mavi küre hâliyle hep bir yerlerde flaş gibi anlık geliş gidişlerle hep yer almıştır.
Bu günlerde bu flaş daha sıklıkla çakıyor.
Az önce bahsettiğim dünyanın değişik yerlerinde yaşayan insanlar, yarım yamalak da olsa söz dizimi kurallarını hiçe sayan bir şekilde olsa da yazsalar, şu an benim yaptığım gibi. Keşke basit de olsa birer günlük yazsalar. İleride her birisi altın değerinde olacaktır.
Aslında bunu söyleyen benim de iyi kötü yurtdışı hatıralarım var. Bunları düzensiz de olsa yazsam.
Yazmak için oturduğumda bunların nedense hiçbiri aklıma gelmiyor. Ancak özellikle yolda giderken aklıma öyle beliğ cümleler üşüşüyor ki adeta bombardımana tutuluyorum. O zaman bir kâğıt kalem olsa bayağı iyi şeyler çıkar diye düşünüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder