Okulllar açık olduğu dönemlerde cuma günleri benim için oldukça yorucu oluyor. Perşembeler beni girdiğim 12 saat ile önce bir sallıyor, sonra da cumaları 10 saat ders ile yerden yere vururuyorlar. Özellikle boğazlarım yırtınıyor. "Kurtarın bizi buradan!" diye çıkıp gitmek istiyorlar. Bazen gıcıklanarak öksürükle, bazen de kramplar girerek kasılarak yay gibi gerilen boğazımdan konuştuğum bir anda ok gibi fırlamak istiyorlar.
Şimdi cumartesi. Yani bir cuma ertesi. Saat 8.24. Yeni kahvaltı ettim. Çay içiyorum. Boğazlarım biraz sakinleşmeye başladı. Yoksa gece boyu beni boğazımdan kah sıktılar kah itelediler. Yorgunluktan uyanmasam da bana uykumda kabus gördürerek rahat bırakmadılar. Beni affedin ses tellerim.
* * * * * * * * *
Öğleyin, evden 5 dakikalığına dışarı çıkmıştım. Eve geri döndüğümde hem ablamla telefonda konuşuyor hem de apartmanın giriş kapısını açmaya çalışıyordum. Bir de baktım ki yanlış anahtarları almışım. Kapıda kaldım. Meryem'i aradım. Anahtarı almaya geliyorum diye.
Beş dakika sonra Meryem aradı:
- Sana kötü bir haberim var. Anahtarımı ben de bulamıyorum.
dedi.
Geçen yıl -zannedersem- Kurban'da yine kapıda kalmıştık. Üsteliko zaman kapı da kilitliydi. Çilingir 2 saatte ancak açabilmişti kapıyı. O zaman hemen bir yede anahtarı kayınvalideye vermiştik.
Yürüyerek kayınvalideye gittim. Anahtarı aldım. Yolda gelirken eve çok az kala Michelin lastiklerinin karşısındaki pastanenin önünden geçerken 5 yaşlarında br çocuk annesine:
-Ben burada bir şeyler yemek istiyorum, dedi.
Annesi:
- Eve gidince yersin, dedi.
Çocuk ama ben burada yemek istiyorum deyince
annesi evde de yemek var, dedi.
Çocuk:
Ama burası çok güzel kokuyor, dedi.
17 Ekim 2009 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder